*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

18 Temmuz 2015 Cumartesi

oğuzum atayım…oğuz atayım…kehribar bakışlı adamım…o kanser olmuş urlu beyninden türkiye niyetine saygılı hüzünle, hüzünlü saygıyla öperim öperim öperim….



oğuzum atayım…
oğuz atayım….

oğuzum atayım ….
“canım insanlar sonunda bana bunu da yaptınız …”
diyen kehribar bakışlı adamım…

küçük oğlum güzel oğlum insan oğlum arda’yla
ankara’dan  yola çıkarken  
evliya çelebi’nin sürçen (!!!)  dili misali
“şefaat ya resulallah …”
yerine
“seyahat ya resulallah …”
demiş olacağız ki ;
batı karadenizde yüzlerce kilometre yaparken
onca dağı taşı  ormanı
birbirinden ürkütücü uçurumlu virajları
kelle koltukta ala ala
ama  o vahşi güzelliğin de tadını çıkara çıkara
yolumuzu inebolu’ya da düşürdük senin için…



oğuzum atayım…
12 ekim 1934’te inebolu’da doğmuştun sen …
13 aralık 1977’de de ölüvermiştin…
baban da buraların/oraların  milletvekiliydi bir zamanlar…
babama mektup isimli hikayende  kendini bir daha aşmış uzun uzun yazmıştın annen muazzez hanımın kocasını…babanı…



mektubunu / hikayeni bitirirken de babana seslenerek
“ ne yani ben de senin gibi bir gün ölecek miyim…???
demiştin….


oğuzum atayım…
zamanı durdurmuş gibi yaşayan  inebolu’da
arabanın içinden en az 20 kişiye sorduk seni…

kimseler ama kimseler bilmiyordu...
seni…
ismini…
ömrünü…
yazdıklarını…
beynindeki uru…
43 yaşındaki ölümünü…

ismini bile bilmedikleri birinin
kimin umrunda olacaktı doğduğu ev…


bırak doğduğun evi…
senin ismini bile duymamıştı hiçbiri ineboluların…
kasap da duymamıştı, kuyumcu da duymamıştı…
pastanede dondurma veren çocuk da…
üniversite öğrencisi de öğretmeni de duymamıştı…

“o kim la yahu…” cümlelerini duya duya
arda’nın sinirden ve şaşkınlıktan terler  aktı  boynundan…

ben artık ülkeme dair
hiçbir şeye şaşırmayacak yaşa geldiğim için
ve senin gibi
ey insanlar sonunda bana bunu da yaptınız
demek yerine  

“ey gamsız  insanlar sonunda bize bunu da yaptınız …”

demeye  yıllardır idmanlı olduğum için
pis pis sırıttım kendi kendime…
acı acı sırıttım kendi kendime…

sonra yine bir türkiye mucizesi oldu ve bir genç adam ben biliyorum o adamı da adresi de dedi çünkü evimize komşu olur o bina…elbette o da okumamıştı hiçbir yazını, kitabını ama komşuluk hatırına hatırlamıştı seni....

gittik gördük doğduğun evi…
ölümsüzleştirdik o anı…
ölümlü olduğumuzu bile bile…

uzat kulağını da fısıldayayım ; 
adını verdikleri sokak da çıkmaz sokaktı oğuzum atayım...
çıkmaz sokak...
ne kadar ironik / sarkastik...

her şey ama her şey 
bir oğuz atay yazısı gibiydi....

tabelaya 
12 ekim 1934 tarihinde
yerine 
12 ekim 1934 yılında yazmıştı
kastamonu il kültür ve turizm müdürlüğü...
müdürlüğün allah selamet versin
tarih / yıl ayrımından bile haberi yoktu...
turizmden kültüre sıra gelmemişti zaar....!!!!

bir de belediye girişine bir heykelini / büstünü yapmışlardı ki senin
seni / fotoğrafını  bilen insanlar  herhalde karşına geçip
hüngür hüngür ağlarlardı inan...

kaldı ki sen yazdıklarında bu usüllerle de hep dalganı geçmiştin...


pes dedim bunların hepsini  peşisıra yaşadıkça...
yakışır ama bu absürdlüklerin hepsi yakışır sana  oğuzum atayım
dedim , umur'umun kulakları çınlasın 
"it murat örem gülüşüyle..."

sonra ,
yaşadıklarımızı
başımıza gelen sürreel hikayeyi  zihnimde didikleyince
senin o güzelim cümlelerin geldi aklıma da
kaçarcasına uzaklaştığımız inebolu’dan
25 kilometre uzaklıkta abana’da  yazdım bu satırları
arda gitarıyla dünyanın en güzel solo konserini verirken…



oğuzum atayım…
oğuz atayım…

kehribar bakışlı adamım….!!!!

o kanser olmuş urlu beyninden  
türkiye niyetine
saygılı  hüzünle,
hüzünlü saygıyla
öperim öperim öperim….

( murat örem / 18 temmuz 2015 / abana
 ankara değil !!!!  /  kastamonu abana…)

-diğer oğuz atay yazılarına sağ alt köşedeki olaylar insanlar kavramlar başlıklı arama  kutusuna oğuz atay yazarak  ulaşabilirsiniz ey nazenin okurlar !!!!. başka isim ve kavramları da bu yöntemle sorgulayabilirsiniz...-
                                          *****

 “(...)Ey zavallı milletim dinle! Su anda hepimiz burada seni kurtarmak için toplanmış bulunuyoruz. Çünkü ey milletim, senin hakkında az gelişmiştir, geri kalmıştır gibi söylentiler dolaşıyor. Ey sevgili milletim! Neden böyle yapıyorsun? Neden az gelişiyorsun? Niçin bizden geri kalıyorsun? Bizler bu kadar çok gelişirken geri kaldığın için utanmıyor musun? Hiç düşünmüyor musun ki, sen neden geri kalıyorsun diye düşünmek yüzünden, biz de istediğimiz kadar ilerleyemiyoruz. Bu milletin hali ne olacak diye hayatı kendimize zehir ediyoruz.”
Oğuz Atay, Oyunlarla Yaşayanlar




4 yorum:

  1. "Tabiat, sırIarını bakmasını biIene açıkIarmış".... Kaleminize ve yüreğinize sağlık Sayın Örem.

    YanıtlaSil
  2. Sizin de yorumunuza sağlık sayın Coşkun...

    murat örem

    YanıtlaSil
  3. Günaydın,
    Oğuz Atay'ın tanımadığı, görmediği ama önce iyi bir okuru sonra iyi bir arkadaşı, anlayanı olan adam.
    Bu ülke niye kıymetini bilmez düşünen sorgulayan insanlarının, niye öcü gibi korkar onlardan, her fırsatta susturmaya, yok saymaya, duymamazlıktan, görmemezlikten gelmeye çalışır. Yaşarken burnundan getirir, canına okur, öldüğünde ise hiç yaşamamış gibi davranır..Böylesine büyük bir korkuyu niye duyar diye çok düşündüm..Herhalde anlayamadığından, kavrayamadığından, yoksa hayatında onların söylediklerinin ve yaptıklarının karşılığı olmadığından değil. Sosyal medyaya baktığında herkesin herkesi çok sevdiği, çok iyi zaman geçirdiği, çok eğlendiği, yiyip içtiği gülümsediği günümüzde biliyoruz ki herkes ölesiye yalnız, kimsesiz,güvensiz, tutunacak bir dal , yolunu aydınlatacak bir ışık arıyor...Onu okumayan, varlığını bilmeyen insanlar 40 yıl önce "tutunamayan" Oğuz Atay'ın yazdığı yabancılaşmayı yaşıyor hem de çok sarsıcı bir biçimde..O bilge yüzüyle "canım insanlara" gökyüzünden gülümsüyordur herhalde bu üstün yetenekli ve hassas adam ..Herkes okumuyor elbette ama zamanında okumuş olanın da hiç aklından çıkmıyor, bugünleri nasıl görmüş, olacakları nasıl bilmiş diye dönüp dönüp anıyor, okuyor, anlatıyor, yazıyor...Bizler ve hele sen; bu ülke kendi tarihinin, kültürünün,insanlarının değerini bilsin sonraki kuşaklara aktarsın diye uğraşıyoruz durmadan..Herhangi bir siyasi görüş ayırımı yapmadan ülkesine, toplumuna, insanlığa katkıda bulunmuş herkesi okumaya, anlamaya ve Türkiyemizde ne yazik ki olmayan "değerini" vermeye çalışıyoruz..İnsanlık tarihine baktığımızda çok az hükümdar, kral, yönetici, siyasetçi hatırlanıyor, ismi biliniyor..Düşünce üreten, yazan, çizen, heykel yapan, beste yapan insanlar diğerlerinin aksine ise yaşam yolculuğumuzda bize eşlik ediyor...Kalıcı olan popüler olamıyor ne yazik ki, popüler olan da kalıcı...
    Bir gün bu ülkede edebiyat derslerinin o şehirde, o kasabada yaşamış şairlerin, yazarların evinde öğretmenleri eşliğinde çocuk sesleri ve gülüşleriyle yapılacağına, acılarını yazarak insanlığa armağan eden bu özel insanları onurlandıracağımıza bütün kalbimle inanıyorum..O güne kadar yazmaya, söylemeye, çalışmaya, okumaya devam:)
    Saygılarımla
    Ayşe


    Hocam isenin yeri yanlış olmuş, hemen düzelteyim.."Düşünce üreten, yazan, çizen, heykel yapan, beste yapan insanlar ise diğerlerinin aksine yaşam yolculuğumuzda bize eşlik ediyor" ..
    Emeğine, kalbine sağlık.Hayata büyük gelen mühendis kalemin arkadaşı yazın beni çok duygulandırdı. O da seni gökyüzünden sarıp sarmalıyordur sevgisiyle:). Kolay mı insanın kendisini bu kadar iyi anlayan, seven, takdir eden, unutmayan birini bulması:)
    Gülümsetecek olayların çok olsun:)
    Dostlukla
    Ayşe

    YanıtlaSil
  4. Hem hüzünlü hem de sevindirici bir yazı yazmışsın bence. Doğduğu şehrin bilmediği bir Oğuz Atay gerçekten hüzünlü. Ancak onu bilip, okuyup da birçok zorluğa rağmen doğduğu evi bulacak kadar severlerinin olması da bir o kadar sevindirici.
    Ellerine, yüreğine sağlık. Her zamanki gibi akıp giden bir yazı döktürmüşsün yine.

    YanıtlaSil