okullarda , iki bilinmeyenli denklem diye
anlatıla(maya)nlara bakmayın siz…
okullarda öğretile(meye)n matematik biliminden de korkmayın…
asıl korkmanız gereken
, matematik yerine öğrenci ruhundan ve hayatın pratiğinden bu
kadar uzak olmayı nasıl başarabildiğini hala anlayamadığım öğretme metodu
olsun…
fizik kimya matematik denince tansiyonu fırlıyorsa çocuklarımızın , müfredata
ve yeni çağın muallim / muallimelerine daha iyi bakınız…
bir eğitim döneminin
daha ardından, milyonlarca çocuğumuz munch’un o muhteşem tablosundaki
gibi çığlık atarcasına elleriyle kulaklarını kapatıyorsa ve karnelere düşen
notlar ürküntü veriyorsa, sorgulanması
gereken öncelikle bu ülkenin öğretim
metodu olmalıdır…
arda
örem
sınıfını geçti -ama ne geçmek- ve artık
lise 3 öğrencisi…
bir değil tam iki
yıllık kış uykusundan mucizevi şekilde uyanarak ve son düzlükte yılların ihmalini bıçak sırtı biçimde kurtaracak notlara
ulaşan arda, artık lise 3 / 11.sınıf öğrencisi…
arda, bizim iki
numaralı oğlumuz…
arda , ankara’daki örem
ailesinin 4. ferdi ve evin küçüğü…
arda erhan
, tıpkı umur örsan gibi benim
oğlum
ve bir başka can eriği
ömrümü(zü)n…
arda ; müzikte, sanatta , edebiyatta, sporda ve İNSANLIKTA,
pekiyilik bir güzel
adem oğlu...
arda’nın hikayesi yalnızca
arda’nın hikayesi değil aslında…
ardalar , aylalar ,
ayşeler , ahmetler milyonlarca evdeler ve hepsi evladımız bizim…
her eğitim döneminde
milyonlarca arda, ayla, ayşe, ahmet…okullardaki not değirmenlerinin acımasız
çarklarında unufak oluyor..evlerde anlamsız gerginlikler yaşanıyor…
oysa eğitim, öğrenciye
, ailelere kahırlar yaşatmak için değildir…
eğitim , donanımlı ve
mutlu bireyler yetiştirmek içindir…
eğitim,
her şeye gözü kapalı itaat eden moronlar yetiştirmek için değil,
sorgulayan , itiraz eden , mutluluk ve özgüven üreten akılları
çoğaltmak içindir…
her şeye gözü kapalı itaat eden moronlar yetiştirmek için değil,
sorgulayan , itiraz eden , mutluluk ve özgüven üreten akılları
çoğaltmak içindir…
ve belki de hepimizin
sorması gereken en temel soru; milyonlarca çocuğumuzun yaratıcılığını , yaşama
sevgisini okul notlarının gölgesinde
iğdiş ederken koskoca bir TÜRKİYE
olarak neler kaybediyoruz…olmalıdır…
notalara bu kadar güzel
ve bu kadar mutlu basan, gitarına eşlik ettiği sesiyle hepimizde heyecan verici yeni hayat denklemleri kuran , terazi gibi hassas bileğiyle her topu çemberin içine soktukça arkadaşlarını kendine hayran bırakan arda , istediği zaman iki bilinmeyenli denklemlere de
taklalar attıracaktır…
ben babayım…
arda’nın babasıyım…
beklerim oo günleri de...
beklerim oo günleri de...
benim için
arda’nın mutlu olması ,
adam olması,
birey olması,
özgüvenli ve eğilmeyen kişilikli olması,
hayatın renklerinden haz alıp etrafıyla paylaşması....
iki bilinmeyenli denklemlerin hatırını şıp diye sormasından çok daha kıymetlidir…
arda’nın mutlu olması ,
adam olması,
birey olması,
özgüvenli ve eğilmeyen kişilikli olması,
hayatın renklerinden haz alıp etrafıyla paylaşması....
iki bilinmeyenli denklemlerin hatırını şıp diye sormasından çok daha kıymetlidir…
ben babayım…
ve arda’nın da umur’un
da gönüllerinden
aldıkları notlara falan
hiç bakmadan dün de öptüm bugün de kayıtsız şartsız öperim…
( murat örem / 7 haziran 2014 / ankara…)
-fotoğraf / arda erhan örem…-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder