*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

7 Mayıs 2014 Çarşamba

haldun taner ; o, ferhan şensoy'un olduğu gibi benim de annem babamdı..ve annem babam bunu bilirler...


Türk tiyatro tarihinin unutulmaz  eseridir ;  Keşanlı Ali Destanı....  

Oyunun sonunda silahlar patlar, çığlıklar atılır ve  Keşanlı Aliye yapılan  ağıtlı methiye yankılanır koronun ağzından;

“morgol gömlek giyerdi
 gümüş köstek takardı
hafif şehla  bakardı
yaktı mı candan yakardı

 diye diye...

Keşanlı Ali Destanı’yla birlikte onlarca  oyunun ,  yüzlerce hikaye, deneme ve gazete yazılarının sahibi Haldun Taner Usta’dır...

Türk edebiyatında önce tevazu ,  çelebilik ve çalışkanlığın simgesi olan Haldun Taner bu dünyadan gideli tam 28 yıl oldu...

Yıllar yıllar önce İstanbul Şehir Tiyatrolarında konuk yönetmenliğini yaptığı  Keşanlı Ali Destanı  oyununun  tanıtım kitapçığında, şunları yazmıştır  Ferhan Şensoy ;

“İlk gençlik yıllarında geçirdiği ağır bir akciğer rahatsızlığının da etkisiyle kendi hiç sigara içmediği halde, her akşam provalardan sonra önünden geçtiğimiz İstanbul Harbiye Orduevi’nin gece yarısı nöbetçileri için  bile gömleğinin cebinde sigara taşımayı asla ihmal etmeyecek kadar çelebi adamdı, insan adamdı“

 Aynı yazıda   Haldun Taner  benim hem annemdi, hem babamdı ama annem babam bunu bilmezler “  diye de eklemişti Ferhan Şensoy büyük  bir  kadir bilirlikle...

Haldun Taner’in Türk tiyatrosu üzerindeki emekleri anlatılamayacak kadar  fazladır....Oyunlarında,  epik tiyatronun kimilerine göre kadı kızı misali kusurlarından da olan  ‘oyunculara büyük ve inandırıcılıktan uzak laflar ettirme’ yanlışına düşmemiştir Haldun Taner.

Mesela,  Keşanlı Ali Destanı oyununda,   mahallede yapılan seçimleri öyle ya da böyle kazanan Keşanlı Ali , kendisine seçim öncesindeki vaatlerini unuttuğu  hatırlatıldığında da dört  kelimelik cümle kurar cebindeki silahı da yoklayarak ; 

“Demokrasi seçim olana kadardır”...

1915 yılında doğan Haldun Taner’de bir ömür boyu görülen, kendini peşin peşin bir gruba ait hissetmeme serbestliği ,  muhalif olmayı bile    daima gülümseyen bir üslup ve  lisanı münasiple dile getirme seviyesi , iktidar öbekleri ve siyasal iktidarlar  karşısında ASLA geri çekilmeme reflekslerinde , çok erken yaşta ölen akademisyen babasından aldığı genlerin de mutlaka etkisi vardır.

Haldun Taner ölümünden bir yıl önce 1985 yılının Nisan ayında demokrasi kavramıyla ilgili olarak şunları yazmıştır Milliyet gazetesindeki köşesinde ...Bu cümleler her dönemde hepimizin kulağına inci küpeler olması gerekecek kadar kıymetlidir ve adeta manifestodur...

Demokraside el pençe divan durup boyun kırmak yoktur.
Dalkavukluk, evet efendimcilik, sepet efendimcilik, “aynen keramet buyurdunuz efendimcilik yoktur..
Demokrasi kuru bir etiket değildir.
Demokrasi bir düşünce tarzıdır, bir yaşam üslubudur.
Hasılı demokrasi en güç rejimdir.
Çünkü kültür ister, olgunluk ister, eğitim ister.
Sade fikir özgürlüğü, söz eşitliği yetmez.
O fikir ve sözlerde de seviye ister.”

Bundan 28  yıl önce,  1986 yılının 7 mayısında, Haldun Taner’in göğüs kafesinin içindeki hallaç da   artık benden bu kadar  der”  ve küt diye durur , 70’li  yaşlarının hemen başındayken..

Onun ölümünün ardında  şunları yazar  Can Yücel;

“ Baktım sana Yahya gibi
Teşvikiye’den
Kimler seni etmiş olmalı ki teşvik,
Küplüce’ye,  taa gidiyordun…
Yürüyordun aramızda
Yürüyordun  aramızdan
 Giderayak, sen belki de
İnsan Haldun,
 Çok bi güzel
 Çok bi güzel
 Çok bi güzel
Yepyeni bir
İstan- buldun…”

Size bir sır vereyim değerli okurlar ; Haldun Taner tıpkı Ferhan Şensoy'un olduğu gibi benim de annem babamdı ve annem de babam da bunu can-ı gönülden bilirler...

Türkçe yaşadıkça hep aramızda olacak Haldun Taner ustayı, kendi deyimiyle “ölüm bir gün elini tutuncaya dek yazmaya düşünmeye ve paylaşmaya devam eden insan güzeli Haldun Hocayı”   bir kez daha saygı, özlem ve minnetle anarak...

( murat örem / 07 mayıs 2014 / ankara...)



4 yorum: