*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

29 Ağustos 2013 Perşembe

30 ağustos 1922 ; " teselyalı çoban mihail, seni biz değil, buraya gönderenler öldürdü seni..."

91 yıl önce 26 Ağustos’ta başladı  Büyük Taarruz...
Arkasından yeni bir devlet  kurmanın gururu  yaşandı...

Edebiyat ve sanat,  milletlerin tarihinde derin izler bırakan olaylara sırtını çeviremez.

Savaşları ve  savaşların savurduğu hayatları anlatan eserler  yekun tutar...

Türk edebiyatında da Milli Mücadele Dönemi defalarca  işlenmiştir farklı bakış açılarıyla.... 

Bu eserlerden biri Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçı’sıdır...

Bir başkası Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yaban’ıdır...

Tarık Buğra  farklı pencereden bakarak Küçük Ağa’yı yazmıştır..

Elbette bu eserlerle  sınırlı değildir yazılanlar ancak üç eser defalarca gündeme gelmiş, sahnelenmiş, dramaları çekilmiştir....

Romanların üçünde de   farklı açılar sunulmuştur okura...

Kemal Tahir , her zamanki sözünü sakınmazlığıyla  Yorgun Savaşçı  romanında savaşın ilk yıllarında özellikle batı anadolu insanının  harp etmeye isteksiz ve bitap halini öne çıkarmış,  resmi tezle de ters düşmeyi göze almıştır..

Tarık Buğra daha idealize kahramanlarla anlatmayı yeğlemiştir aynı dönemi...Küçük Ağa romanında  da  büyük bir iç dönüşümün , med cezirin tam ortasındaki kahraman Çolak Salih’tir...

Çolak Salih ve İstanbullu Hoca kendini bulan toplumun kişi olarak sembolleridir Küçük Ağa romanında...

Yakup Kadri Karaosmanoğlu’ysa 1932 yılında yayımlanan Yaban  romanında 1.Dünya Savaşında bir kolunu kaybeden Ahmet Celal üzerinden kurgular söylemek istediklerini...

Yaban romanındaki unutulmaz cümlelerden biri de şöyledir; 

“okumuş bir İstanbul çocuğu ile
Anadolu köylüsü arasındaki fark
Londralı İngilizle
Pencaplı Hintli arasındaki farktan
daha büyüktür.”.....

Bir de şunu der  Kuvayı Milliye Destanı  şiirinde Nazım Hikmet , şahların vezirlerin yanında piyon olmak zorunda bırakılanlara  ;

Yaralı bir düşman ölüsüne takıldı Nurettin Eşfak'ın ayağı.
 Nurettin dedi ki : «Teselyalı Çoban Mihail,»
 «Seni biz değil,  buraya gönderenler öldürdü seni...» 

Tarih, hamasete teslim olmadan soğukkanlılıkla  aktarıldığı zaman anlam kazanır.

Çok kullanılan, atıf yapılan bir başka cümle de şöyledir ;

“Ormanların tarihini içindeki canlılar değil  avcılar ,
savaşların tarihini de kaybedenler değil kazananlar  yazar.”  

Savaşın iyisi güzeli olmaz....
ama savaşın haklısı , meşruu , vatanını savunmak için yapılanı olur...

Atatürklü Türkiye’nin ve bu milletin  91 yıl önce yaptığı da budur...

evlerden ırak olsun , dost da düşman da bilir ki ; 
iş başa düşerse  gene yapılacak olan da budur....

( murat örem / 29 ağustos 2013 / ankara...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder