*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

29 Nisan 2013 Pazartesi

" Bir daha göremezsin ağladığımı / Geri dönsen de artık; / Ayrıldığımız yerde değilim..."


Liefte...

Dashuri...

Cinta...

Armartus...

Mahal...

Ljubav... 

Karlek ...



Bu kelimeleri okuyanlar  o ironik fıkradaki adam gibi  du bakali nolcek?  diyordur  muhtemelen...



O zaman devam edelim;

Liefde...

Liebe...

L'amour...

Amor....

ve Eşk.... diyerek...



Şimdi biraz netleşti mi...?



Evet, aşktan söz ediyoruz...

Yazının başındaki  kelimeler de  farklı dillerdeki aşkın tanımı...



Bilenler vardır ; bir teze göre aşk kelimesi  Türkçeye Arapçadaki ışk’tan,   aşeka’dan gelmiştir ve sarmaşık anlamını da taşır...



Aslında sarmaşık deyince biraz durup düşünmek  gerekir...

Sarmaşık bir bitki topluluğunun adıdır ama  felsefi olarak olumsuz anlamlar da içerir...



Sarmaşık denen bitki kendi başına ayakta durmak yerine daha çok bir ağaca , duvara  başka bir bitkiye yaslanarak tıpkı  adı gibi bir yere sarılarak büyür...



Hem de yaslandığı bitkilerden çok daha hızlı büyür sarmaşık...

Kuşatır olduğu yeri...

Büyüdükçe ihtiyaçları da artar...

Hem de ışık hızıyla...



Adeta , “Yaşamak için senin suyuna , toprağına  göz dikeceğim  diyen bir tarafı da olan sarmaşık yaslandığı bitkinin ihtiyacı olan şeyleri de   emer  hatta sarıldığı duvarın sıvasını da çatlatır, ağacın kökünü de boğar...



Biraz bedavacı, kolaycı , bencil , asalak , tufeyli hatta hatta arsızdır sarmaşık...



Öyledir...hakikaten öyledir...



İnsanlar arasındaki sevgiyi sarmaşıkla tanımlayanlar herhalde bu gerçekleri de  düşünmüşler ki aşkla sarmaşığı bu yönüyle de  bir tutmuşlar...



İşin oluruna daha güzel bakıp şunu da demek mümkün elbette ; 



Nasıl sarmaşık dalları birbirine dolanıp yaslanır ve öyle büyürse  birbirine aşk duyan sevgi duyan , saygı duyan insanlar da böyle geçirirler ömürlerini....



Ya da böyle geçirmeyi ümit ederler...



Tercih,  her zaman aşkın, paylaşmanın, yaslanmanın  sonsuza dek sürmesi yönünde olur ama hayat bazen hatta çoğu zaman izin  vermez buna....



Aşk geldiği gibi ışık hızıyla ya da ihtiyar bir insanın tıkıtık adımları misali  gün gün uzaklaşıp gider...



Aslında tıpkı bir sarmaşığın  bulunduğu yeri ele geçirme arsızlığı içinde olması gibi  aşkın da talepkar bir yanı vardır....



Geceler gündüzler ömürler hep onun ,  hep onun olsun ister...



Ama gün gelir  ters teper nazlar niyazlar...



Aşk belki de yalnızca sevgi değildir...

Tensel haz da değildir...



Aşk belki de paylaşılan, paylaşılması umulan  şeylerin toplamıdır...



Paylaşılanlar paylaşılması umulan şeyler azaldıkça bilin ki aşk da azalacaktır...



Aşkın bittiği günler geldiğinde insan  da bitmez ama yorulur...



Kah çok yorulur...

Kah az yorulur...

Ama yorulur...



Ataol Behramoğlu bir   şiirinde şunu demiştir yıllar önce ;



 Hayatın hızıyla yaşadık o aşkı

Her şey bir anda başladı

Yaşandı

Ve bitti...

Yan yana gidip de bir süre

Ayrı yönlerde uzaklaşan

İki tren gibi....



Mücap Ofluoğlu da çok ama çok az bilinen güzelim şiirinde şunu demiştir yaşarken...



Bir daha göremezsin ağladığımı

Geri dönsen de artık;

Ayrıldığımız yerde değilim...

Hayatlar bile biterken ; 
Dostluklar arkadaşlıklar nişanlılıklar evlilikler sevgili olmalar , sevgili olamamalar bitebilir...

Geriye neyin kaldığı önemlidir...
Geride nelerin yaşandığı önemlidir...

Bir yolu yürürken ileride yaşanması muhtemel güzelliklere "set çekecek" günahları işlemediğiniz sürece,  aşk vardır, dostluk vardır , arkadaşlık vardır...

Hem de iyi ki vardır ve olmalıdır....



( murat örem / 2012 -2013 / ankara..
başlık / şiir / mücap ofluoğlu...)
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder