*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

4 Mart 2013 Pazartesi

mart ayında "zerdali ağacı..."



Kapıdan baktırıp kazma kürek yaktıran Mart ayının "nemrut" şöhretini hepimiz iyi  biliriz bunca yıl yaşamışlığımızla. 

Ancak yine de Mart başkadır çoğumuz için. Takvimde ilkbaharın ilk ayıdır.

Mahşerin dört atlısı misali, kış mevsiminin üç ayı olan , Aralık, Ocak ve Şubat’ın adını söylerkenki ürpermemizden  eser olmaz ‘Mart’ derken. Mart, zor ya da kolay geçen bir kışın ardından   hepimize baharı ve güneşi çağrıştırır. 

Elbette  soğuklar hatta çok soğuklar olacaktır  daha , kar, yağmur yağacaktır ama yine de gelen her gün Nisan’a , baharın iyice hissedileceği günlere yaklaştıracaktır hepimizi.

Belki birinciliği alamaz ama yine de en sevilen ayların  içindedir  Mart...

Çünkü Haziran varken , en sevilen ay sıralamasında birincilik kimselere gitmez..   :)))

Türkçenin deyimleri arasında ‘mart ayı dert ayı’ tanımlaması da vardır . Vergi mükellefleri için zor bir aydır Mart, ödemeler listesinin kabarık olduğu bir aydır.

Türkçenin bir başka deyiminde de yaşar Mart. Tabiatla birlikte canlılarda da artan üreme coşkusu biraz ironik bir dille  ‘Mart kedisi’ deyimini  kazandırmıştır dilimize.

Mart yaygın görüşe göre Romalıların savaş tanrısından ismini almıştır. Mars, Ares'in Roma mitolojisindeki karşılığıyken Martius, marsla ilgili olan demektir. Mars bir yanıyla savaşı simgelerken diğer yanıyla da  baharı simgeler  birçok  çizimde bu yüzden. Mars'ın bir elinde savaş aletleri görünürken diğer elinde tabiatı simgeleyen şeyler de  vardır.

Yılın on iki ayı içinde,  ironi yaparak tersten söylersek,  ‘tutarsızlığı’ konusunda en tutarlı olan aydır  Mart. Dünyanın kuzey yarımküresinde yaşayan ve  şu dünyadaki konukluğu en azından ergenlik yıllarına kadar ulaşan herkes bilir ki,  Mart ayında  havanın sağı solu hiç belli olmaz.

Yaz günü gibi ısıtan hatta yakan güneşin bir anda bulutların arkasına saklanması an meselesidir . Mart ayında kardan yollar kapanır, çiçeğe duran meyve ağaçları donarsa buna yetişkinler içinde şaşıran birini bulmanız zordur. Herkes,  Mart ayının bu delidoluluğuna, tutarsızlığına, karla, boranla, fırtınayla, güneşle, yağmurla kurduğu anlık dostluklara alışıktır .

Mart bu yanıyla biraz tutarsız bir dost, arkadaş , sevgili gibidir de.
Bu yüzden güneşine  aldanılmaz Mart’ın.
Soğuğundan da çok korkulmaz...
Çünkü arkası bahardır...

Belki o yalancı güneşiyle önce  çocukları ve sonrasında  gözü hiçbir şey görmek istemeyen sevdalıları kandırabilir Mart amma bunu da her insanın ömründe  yalnızca birkaç kere başarabilir.

Şair Cahit Külebi muhtemeldir bir Mart ayında yazmıştır Zerdali Ağacı şiirini ve  sonunda  şunları demiştir:

Şimdi okşar da hafif hafif 
Bir gün yerden yere çalar rüzgâr
Küçük zerdali ağacım,
Bakma güzel gitsin havalar.
Sallansın dalların çocuklar gibi
Bakma güneş ısıtsın varsın
Küçük zerdali ağacım,
 Sonra donarsın.
Zemheride bahar mı olur
Akşamları seyret anlarsın
Sakın erkenden çiçek açma
Küçük zerdali ağacım.

Mart ayına dair söylenecek şeylerin içinde,  elbette gündüzlerin hızla uzuyor olması,  geceyle gündüzün eşit olduğu günü, Nevruz’u yani yeni günü, yeni bir yıldönümünü barındırması da  gelir.

Mart ayı, içlerinde Türkiye’nin de olduğu ülkelerin insanlarından her sene birer koca saati de hiç kullanılmadan heybesine alıp gider. Her yıl Mart ayının son pazarına ulaşan gece bir saat az uyuruz  hepimiz çünkü saatler ileri alınmıştır ama yine de bundan şikayetçi olana pek rastlanmaz.

Genellikle kimseler, kullanılmadan Mart ayının heybesine giriveren bir saatinin peşine düşmez.

Eh bahar geliyordur evlere, yüreklere kocaman ve uzun bir kışın ardından. 

Bu yüzden kayıp giden bir saatin lafını etmek kimselerin aklına gelmez...

( murat örem / 2011 / ankara...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder