*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

7 Aralık 2012 Cuma

" Anne ben geldim ...üstüm başım uzak yolların tozlarıyla perişan..."




     "  Ben memur çocuğuyum. Bizi bize benzeten bazı şeyler vardır. Öyle çok uyanık değilizdir. Elif Demirsoy demişti, varsa cebimizde para, faturanın son tarihi gelmeden gider öderiz. Borçlu yatağa girsek uykusuz kalkarız. Kedi yavrusu görsek sokaktan toplamalara kalkarız. Pazar akşam üstüleri az geriliriz. Yaşımız büyüse de belli belirsiz bir çamaşır kokusu duyarız, anneler önlüğü ütüler, pek bir sinirli olur. Babalar hep meşguldür... 

     Babalık ne zor zanaat, bütün işleri kadınlar yaptığı halde hep onlar meşguldür. Bir de benim gibi tembel ruhluysanız, bitmemiş ödevleriniz gelir aklınıza. Pazar gecesi yatağa girerken ayrı bir sıkıntıya kapılırsınız. Kışsa yorganı çeker unutmaya çalışırsınız. Olmaz. Derin nefesler de işe yaramaz. Postacıysanız zarfların, şoförseniz direksiyonun, memursanız evrakın, hocaysanız ödev okumanın ağırlığı tatil sonrası daha bir artar...."  

     Koray Çalışkan bir yazısında paylaşmıştı bu cümleleri...Şair Mehmet Müfit de ‘Yaprak Kasırgası ‘ isimli unutulmaz şiirinin bir yerinde şöyle der ; ‘Sınavlara ve sevdalara her an hazırdım / orta halli memur çocuklarının kaderinde yazılıdır bu ...’  Eğitim süresinin uzaması, tıbbi gelişmelerle  insan ömrünün gün gün artması bir yanıyla büyük bir nimet ancak öte yandan da yeni sorunlar demek...

   Hayata atılmak için donanımlı olma zamanının gittikçe ileriye atılması demek...İlköğretim, ortaöğretim, üniversite , yüksek lisans , doktora derken yılların peş peşe akıp gidivermesi demek....

      Şairin de dediği gibi, her daim sınavlara ve sevdalara  hazır olmak demek ....

     Günümüzde  sınav sözcüğü kullanılsa da biraz eskiler hala çocuklarına, torunlarına şu soruları sorar: ‘İmtihanın nasıl geçti ?‘  İmtihan kelimesi , aslen Arapça’dır ve mihnet kavramına dayanır. Zorlama,  çabala(t)ma, çaba harcatma gibi anlamlarla yüklü bir kelimedir imtihan. Günümüzde imtihan sözcüğünün yerine konulan sınav kelimesi de  sınamak , yoklamak, tartmak kavramlarını barındırır bünyesinde. Bu bilginin ardından sınav kelimesinin imtihan kelimesinin yerini  tam karşılayıp karşılamadığının  kararı sizlere kalsın. 

     Sevda sözcüğünün yerine  kullanılan  kelimelerden biridir sevgi. Gerçi sevda, sevginin daha da tutkuya dönüşmüş hali olarak algılanır zihinlerde... Mesela, kara sevda deriz ama kara sevgi dememiştir hiç kimse. Sevginin, sevdanın tanımı ve nedenleri konusunda da insanlık daima farklı şeyler söylemiş. 

     Şair Metin Altıok, "kendine yöneliktir sevda dediğin, / sevgili onu varetmeye yarar ancak"  der bir şiirinde. Attila İlhan , ‘ayrılık da sevdaya dahil ‘ diyerek koymuştur noktayı...Kim ne derse desin sevda vardır hepimizin hayatında. Hüzün gibi, mutluluk gibi, keyif gibi, acı gibi vardır sevda da. 

    İnsan bir ağaca da sevdalanabilir, bir buluta da, bayrağına, vatanına da. İnsan bir başka insana da sevdalanabilir...İlle de karşılıklı olması gerekmez hem de. Nazım Hikmet ,

      yani sen elmayı seviyorsun diye / elmanın da seni sevmesi şart mı?
     Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık /yahut hiç sevmeseydi
     Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?   

      diyerek anlatır sevdadan ne anladığını...

     Hayatımızın her zamanında bugün ve yarın,  sınavlara, imtihanlara olduğu kadar  sevdalara, sevgilere de hazır olmakta yarar var....

     Sevda bu,  kimin nerede ne şekilde karşısına çıkacağı belli olmaz. 


     Hem  imtihanlar,  sınavlar , çoğu zaman önceden haber verir geleceğini. Oysa sevda öyle mi , sevdalar öyle mi ? Bazen rüzgarın en deli estiği zamanlarda ,  uzaklardan belli belirsiz ışıkları görünen liman gibi ‘o zorlukları aşarsan ben seni burada bekliyorum’ der  sevda da ...


     Sonrası size kalmıştır. Tıpkı hayat gibi...


    (murat örem / ocak  2011 / ankara ...)  


     - başlıktaki alıntı / ahmet erhan /  " oğul " isimli şiiri - 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder